İş Dünyası

Duayen İş İnsanı Hüsnü Özyeğin’den Gençlere Tavsiyeler

Forbes'un hemen her yıl 'En Zengin Türkler' listesinde yer alan Hüsnü Özyeğin, gençlere önemli tavsiyelerde bulundu.

Türkiye’nin bankacılık duayenlerinden Hüsnü Özyeğin, Forbes’un ‘‘En Zengin Türkler’ listesinde hemen her yıl yer alan isimlerinden. Başarılı iş insanı Hüsnü Özyeğin hayatından önemli kesitleri paylaşarak gençlere tavsiyelerde bulundu.

Hürriyet gazetesinde Zeynep Bilgehan’ın röportajında Hüsnü Özyeğin “Ben 1 Ocak doğumluyum. Tam mesai başlangıcına denk düşen bu tesadüf bana bir misyon gibi olmuş: Hayat boyu çalışmak için doğmak!” diyor.

1944 yılında İzmir’de orta halli ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelen Hüsnü Özyeğin ticarete de erken yaşta atılmış: “Dedem Hüsnü Bey’in mağazasında hanutçuluk yapıyordum; dükkan önünde dolaşıp müşterileri içeri davet ediyor, kumaşlar bilgiler veriyor, limonata, ayran ikram ediyordum. Yıllar sonra, o günlerde dedemin verdiği 10 lira aylığın 5 lirasını aslında annemin verdiğini öğrendim. Dedem Hüsnü Bey tutumlu bir tüccardı ve hizmetlerime gerçek değerinin üzerinde bir ödeme yapmamıştı!”

Robert Kolejli yıllar 

Aile, emek kadar eğitime de önem veriyordu. Hüsnü Bey, ablası Dilek’in ilkokul arkadaşının okuduğu Robert Kolej’i kafasına koymuştu. Sınavı kazandı. 10 yaşında evden ayrıldı. Devam ediyor: “Babam, ablam ve benim hesabıma her ay 25 lira yatırıyordu. Sünnet takılarım dahi bu hesapta birikiyordu. Bu paradan sadece anneme bir çamaşır makinesi aldım. Artan 1500 lira Robert Kolej’de eğitimime harcandı. Kolejde eğitim dışı diğer aktivitelere de çok önem veriliyordu. Ben de 14 yaşından itibaren Fenerbahçe yıldız ve genç takımlarında basketbol oynadım. Lise takımıyla Fenerbahçe Stadı’nda iki futbol maçına çıktım. Tiyatro kulübünde oyunlarda rol aldım. Her sosyal etkinliğin içine dalmıştım, okulda hangi taşı kaldırsanız altından ben çıkıyordum. Robert Kolej’in 100. yılında Talebe Birliği Başkanlığı’nı yürütüyordum. Bu dönem bana en çok özgüven verdi. Mehmet Emin Karamehmet, Vural Akışık, Muammer Ünlüer gibi daha sonra iş hayatında kader birliği yapacağım birçok arkadaşımla da burada tanıştım.”

New York’ta hem okudu hem çalıştı

Lise eğitimi sonrası içinse tıpkı sınıf arkadaşları gibi kafasında tek yer vardı: Amerika… Özyeğin, “Gitmeyi o kadar çok istiyordum ki burada üniversite sınavlarına dahi girmedim. Amerika’da bir üniversiteye giremezsem B planım yoktu” diyor: “Üniversitelere kabul aldım ama bir türlü burs bulamadım. Burssuz bir eğitimi karşılayacak imkânımız yoktu. Sonunda matematik hocamın tavsiyesi ile bir yıllık burs vermeyi kabul eden Oregon State Üniversitesi’ne kayıt yaptırdım. Ders dönemi başlamadan özel bir ‘yaşam deneyimi programı’yla bir ailenin yanına yerleşip ‘Amerikan hayat tarzı’nı öğrenmeye çalıştım. 17 yaşımda, New York’a vardığımda nefesimin kesildiğini hatırlıyorum… İlk kez yüz katlı binalar görüyordum! O yıllarda İstanbul’un en büyük binası on katlıydı.”

1963 yılında Robert Kolej’den mezuniyetinden… Yanındaki isim kendisine referans mektubu yazarak bursla üniversite bulmasını sağlayan matematik hocası Grady Hobson…

1000 Dolarla Gitti 50 Bin Dolarla Döndü

Amerika’ya ulaşmıştı ama maddi sınırlamalar devam ediyordu. Hüsnü Bey anlatıyor: “Amerika’ya giderken babam bana bin dolar vermişti. Seyahat masrafları, kayıt ücreti derken üniversiteye başladığımda elimde 100 dolar kalmıştı. Tutumlu olmak tercih değil mecburiyetti. Harcadığım her doları defterime yazıyordum. Oregon’da ilk yıl yaz döneminde gündüzleri belediyede kadastro stajyerliği, akşamları bir balıkrestoranında komilik yaptım. Hafta sonları da garson olarak çalışmaya başladım. ABD’de garsonlar bahşişten kazanırlar. Bu da müşterilerle iyi ilişki kurmanızı zorunlu kılar. İdare-i maslahatın bir sanat olduğunu orada öğrendim. Oregon’daki üçüncü yılımda üniversitenin başkan yardımcılığına, dördüncü senemde Talebe Birliği Başkanlığı’na seçildim. Başkan olarak bir ofisim, iki sekreterim ve ayda 100 dolar da maaşım vardı!”

SENE 1966: Hüsnü Özyeğin, Oregon Üniversitesi’nde Talebe Birliği Başkanlığını yürüttüğü 1966 yılında kampüse konuşmacılar davet ediyordu. Kennedy kabinesinde Adalet Bakanı olan Bobby Kennedy’yi de bir gün kampüste misafir etti ve bütün günü Kennedy ile geçirdi. Üstü açık bir Cadillac ile Corvallis kasabasını turladı. Özyeğin: “Kennedy, Corvallis’te vatandaşları eliyle selamlarken, ben de havaya girmiş, vatandaşlara el selamı yapıyordum!”

Kafeterya ihalesini nasıl kazandı

Bu sürecin sonunda başarılı olacağı alanın ‘insanlarla iletişim kurabileceği bir iş’ olduğuna karar verdi. Mühendis olarak başladığı eğitimini Harvard’da ‘iş idarecisi’ ve ‘iktisatçı’ olarak tamamladı. Harvard’daki okul ücreti için yine bir yandan çalışması gerekti. Hüsnü Bey bu dönemi şöyle anlatıyor: “İlk yıl kafeteryada yarı-zamanlı işe başladım. Birinci sene sonunda kantin ihaleyle verilecekti. Okul yönetimine öyle detaylı bir rapor sundum ki kantin işletmeciliğini kazandım. Hemen bir portatif pizza makinesi satın aldım. Pizzanın yapımı çok kolaydı. Satış fiyatı, maliyetinin üç katıydı. Önceki işletmeci üç kişi çalıştırıyordu, ben bir kişi ile devam ettim. Dokuz ayın sonunda cebimde tam 8 bin 200 dolar net kâr vardı. Okulu bitirdiğim cuma günü eşyalarımı topladım, pazartesi sabahı danışmanlık şirketi Arthur D. Little’da yeni işime başladım. Profesyonel hayata başladıktan sonra da hiç tatil yapmadım. Paramın değerini bildim, tasarrufa riayet ettim. Ülkeden sadece iki diplomayla değil, cebimde tam 50 bin dolarlık bir birikimle ayrıldım.”

32 Yaşında Genel Müdür

Peki 1973 senesinde Türkiye’ye döndüğünde onu nasıl bir ortam bekliyordu? Anlatıyor: “Burada işler başka türlü ilerliyordu. Türkiye’nin önde gelen üç iş insanı Vehbi Koç, Nejat Eczacıbaşı ve İTO Başkanı Behçet Osmanağaoğlu’na mektup yazıp, doğrudan randevu istedim. Bankacılık serüvenim Mehmet Emin Karamehmet’le kolejden mezun olmamızdan 12 yıl sonra tesadüfen karşılaşmamızla başladı. Amerika’dan dönüşümün beşinci ayında kendimi Pamukbank’ın yönetim kurulu üyesi olarak buldum.” Hüsnü Özyeğin, 1977’de, 32 yaşındayken Pamukbank’a genel müdür oldu. 1984’te yine Karamehmet’e ait Yapı Kredi Bankası’nın genel müdürlüğüne geçti. Kendi acaba bir kurumuna bu kadar genç yaşta birini genel müdür olarak atar mıydı? Bu soruyu “Diğer banka genel müdürlerinin en genci 55 yaşındaydı. Pamukbank’ın verdiği karar Türk bankacılığında bir devrimdi!” diye cevaplıyor: “Her konuda çok cesur adımlar attık. Bankanın üst yönetiminde Robert Kolej, Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ ekolü oluşturduk. O güne kadar bankacılığı pek bilmeyen parlak bir kuşağı sektöre kazandırdık. Demek ki bu yaşta bir insan bu işleri yapar. Bankacılık çok yıpratıcı bir meslek. O yüzden genç yapılmalı.”

Fikir, azim ve paradan daha önemlidir

Genç yaştaki genel müdürlük görevlerinden sonra 1987 yılında kendi bankası Finansbank’ı kuran Özyeğin, “Kuruluşta elimdeki her şeyi sattım. Bu sayede çoğunluk hissesi hep bende oldu. 19 yıl sonra Finansbank’ı sattığımda Türkiye’nin en büyük yabancı yatırımı gerçekleştirilmişti. Fikir ve azim, paradan her zaman daha önemli. İyi bir fikir, doğru bir çalışmayla mutlaka sermaye bulur.”

Mezun olur olmaz kendi işinizi kurmayın

Hüsnü Bey’e göre iyi bir girişimcide hangi özellikler olmalıdır? Yanıtı: “Bazı insanlar, sosyal, girişken ve özgüven sahibi olmak gibi doğuştan gelen özellikleriyle girişimciliğe yatkın olabilirler ama girişimcilik öğrenilebilir bir özellik. Bir de gençlerin, mezun olur olmaz kendi işlerini kurmak yerine bir kurumsal yapıyı tecrübe etmeleri daha iyi olur. Kurumsal yapıların hatalar karşısındaki dayanıklılığı daha yüksektir. Bu hatalardan ders alan kişi kendi girişimlerinde aynı hataları tekrarlamayacaktır.”

İyi eğitim şart

Peki bugünün dünyasında kendininki gibi ‘başarı öyküsü’ yaratmak halen mümkün mü? Özyeğin, bunun için en önemli ihtiyacın ‘iyi eğitim’ olduğunu söylüyor: “Gençler uluslararası deneyimi erken yaşta elde etmeliler. Çünkü başka ülkelerdeki gençlerle de rekabet etmek zorundalar. Türkiye’de eğitimin her aşamasının çok daha iyi olması gerekiyor. Özyeğin Üniversitesi’ni kurduğumdan beri lise mezunlarının ve üniversiteye giren öğrencilerin kalitesini daha yakından izliyor, fırsat verildiği takdirde insanların eğitimde ne kadar hızlı ilerlediklerini çok net görüyorum.”

“Dedem Hüsnü Bey tutumlu bir tüccardı ve hizmetlerime gerçek değerinin üzerinde bir ödeme yapmamıştı. Ben de çocuklarım Murat ve Ayşecan’ı büyütürken onların, işyerlerinde patronun çocukları gibi hissetmelerini istemedim. Erken yaştan itibaren yaz tatillerini şirketlerimizde çalışarak geçirdiler ve diğer tüm çalışanlarımızla eşit muamele gördüler. İşyerlerinde hak ettikleri itibarı, emek vererek kazandılar.”

Gençlere tavsiyeler

1. Hayal kurmaktan asla vazgeçmeyin.
2. Hayat bir maratondur. Zaman zaman düşüp kalkacaksınız. Kısa değil uzun dönemli başarılara ulaşmaya çalışın.
3. Başarısızlıklarınızı gizlemeyin, onları arkadaşlarınız ve büyüklerinizle paylaşın.
4. Derslerde başarılı olmak hayatta başarılı olmak değildir. Hayattaki sürdürülebilir başarıyı, genç yaşta edineceğiniz farklı alanlardaki tecrübelerinizin getireceğini unutmayın.
5. İnsana ve topluma duyarlı olun, sadece kendi hayatınızı değil çevrenizi, hatta dünyayı değiştirmek için heyecanınızı, bilgi ve becerilerinizi sonuna kadar kullanın.
(Zeynep Bilgehan /Hürriyet)

Kentsel Dönüşüm

İK Magazin

İK Magazin İş Dünyası İnsan Kaynakları Haber İçerik Platformu

İLGİLİ İÇERİKLER

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu