
İçinde bulundukları ülke ile aralarında bir tabiiyet bağı olmayan kişiler, o ülke açısından “yabancı” olarak adlandırılmakla birlikte, söz konusu yabancıların o ülkeye hangi şartlar altında giriş yapabileceği ve o ülkede hangi hak ve borçlara sahip olabileceği, yabancılar hukukunun konusunu oluşturmaktadır.
Özellikle son dönemde birçok ülke, yabancı işçi çalıştırma esaslarını ve yabancı uyruklu işçilerin statülerinin nasıl olması gerektiği konusunu tartışmaktadır. Zira her ülke ekonomisinin yapısına göre teknik veya ara elemana ihtiyaç duymakta, ihtiyaç duyduğu bu iş gücünü nüfusu ile aynı oranda karşılayamamaktadır.
Yabancı uyruklu işçi nedir?
Yabancılar, bugünkü haklarına aniden ulaşmamışlardır. Vatandaş yabancı ayrımı, çeşitli toplumlarda ve çeşitli şekillerde uzun süre devam etmiştir. Ancak sanayi devrimi, Rönesans ve Reform hareketleri, daha sonraları da süregelen dünya savaşları ve daha sayamayacağımız birçok ekonomik, siyasi ve sosyal gelişme; yabancıların haklarının öneminin tekrar tekrar sorgulanmasına yol açmıştır. Nitekim kişiler, çeşitli düşünce ve amaçlarla başka ülkelere gitmektedir. Bu durumun çeşitli nedenleri vardır. İnsanlar turizm, iş imkanları, savaş ve yerleşme başta olmak üzere çeşitli sebeplerle başka ülkelerin topraklarına gitmektedir. Bu sebeple, bu hususlar göz önüne alındığında yabancıların sahip olduğu hakların önemi daha çok artmıştır. Resmi olarak vatandaşı olduğu ülke dışında çeşitli sebeplerle başka bir ülkeye giden ve burada çalışan kişiler yabancı uyruklu işçi olarak sınıflandırılır.
Günümüzde yabancılık ilişkisi ile ilgili gelişmeler, artan hızla devam etmektedir. Bu noktada önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Buna göre milletlerarası hukukta yapılan düzenlemelerle, yabancı vatandaş ayrımının yabancılar aleyhine olan olumsuz sonuçları büyük ölçüde kaldırılmış ve yabancılara da şahısları ve malları başta olmak üzere çeşitli hakların sağlandığı bir sistem öngörülmüştür.
Türkiye’de yabancı uyruklu işçi çalıştırmanın esasları neler?
İşyerlerinde yaş küçüklüğü, cinsiyet ve sağlık durumundan kaynaklanan sözleşme yapma yasaklarına uymak kaydıyla uygun şartları taşıyan her Türk vatandaşı çalışabilir. Ancak yabancılar için aynı durum, geçerli değildir. Yabancıların Türkiye’de çalışması, belli şartlara tabiidir. İş Hukuku’nda işverenlerin sözleşme yapma özgürlüğüne getirilen sınırlamalardan biri de yabancıların çalıştırılmasıyla ilgili durumdur.
Yabancıların çalışmalarına ilişkin esasların düzenlenmesi amacıyla 6735 Sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu (UİK) çıkarılmıştır. Söz konusu kanunun amacı, birinci maddesindeki “Bu Kanunun amacı, uluslararası işgücüne ilişkin politikaların belirlenmesi, uygulanması, izlenmesi ile yabancılara verilecek çalışma izni ve çalışma izni muafiyetlerine dair iş ve işlemlerde izlenecek usul ve esasları, yetki ve sorumlulukları ve uluslararası işgücü alanındaki hak ve yükümlülükleri düzenlemektir.” düzenlemesi ile belirtilmiştir.
Yabancı uyruklu işçi nasıl çalışma izni alır?
UİK’da “yabancı” kavramı, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişiyi” ifade edecek şekilde tanımlanmıştır. Yabancıların Türkiye’de çalışmaları ile ilgili olarak UİK’nın 6. maddesinde “çalışma izninde yetki ve yükümlülük” başlığı altında esaslar düzenlenmiştir. Buna göre çalışma izni, bakanlıkça verilecektir. Söz konusu bakanlık da yine UİK’nın 3.maddesindeki tanımlara göre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olacaktır. Dolayısıyla genel kural olarak yabancıların Türkiye’de çalışabilmeleri için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından çalışma izni almaları gerekir. Buna göre yabancıların söz konusu çalışma iznini almadan Türkiye’de çalışmaları yasak olacaktır. Ancak kanunda;
“…Diğer kanunlarda ya da Türkiye’nin taraf olduğu ikili veya çok taraflı anlaşmalar veya uluslararası sözleşmelerde çalışma izni almadan çalışabileceği belirtilen yabancılar…” şeklinde belirtilen ifade ile bir istisna getirilmiştir. Buna göre bu kapsamda sayılan kişiler, 6735 sayılı UİK’ya göre çalışma izni almadan çalışabileceklerdir.
- Çalışma izni başvurusu, UİK’da sayılan şartları taşımazsa reddedilecektir.
- Çalışma izni türleri, UİK’nın 10.maddesinde ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
Buna göre çalışma izni, ilk başlarda en çok bir yıl geçerli olmak üzere verilir. Daha sonra eğer uzatma başvurusu, olumlu değerlendirilir ise ilk uzatma başvurunda en çok iki yıl, daha sonraki uzatma başvurularında ise en çok üç yıla kadar çalışma izni verilir. Ancak bu durum, aynı işverene bağlı olarak yapılan çalışmalar için geçerlidir.
Eğer yabancının Türkiye’de uzun dönem ikamet izni veya en az sekiz yıl kanuni çalışma izni varsa bu durumda bu yabancı, süresiz çalışma izni için başvuru yapabilecektir. Nitekim süresiz çalışma iznine sahip olan yabancı, uzun dönem ikamet izninin sağladığı haklardan yararlanabilecektir.
Turkuaz kart nedir?
Çalışma izninin yanı sıra, yabancılara “turkuaz kart” verilmesi ile ilgili esaslar UİK’in 11.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre turkuaz kart ancak kanunda nitelikleri sayılan belirli özelliklere sahip yabancılara verilmektedir. Buna göre yabancı; eğitim düzeyi, mesleki deneyimi, bilim ve teknolojiye katkısı ile kanunda sayılan diğer nedenlerle ülke ekonomisine olumlu etkisinden dolayı bu kartı almaya hak kazanmaktadır. Ancak bunun için kanundaki prosedürler çerçevesinde başvurusunun uygun görünmesi gerekir. Turkuaz Kart, yabancıya süresiz çalışma izninin sağladığı hakları verir.
Turkuaz Kart Yönetmeliğinde Turkuaz Kart, “Yabancıya, Türkiye’de süresiz çalışma ve ikamet hakkı veren, yakınına ise ikamet hakkı veren belgeyi” şeklinde tanımlanmıştır. Görüldüğü gibi kart, yabancının hem ikamet edebilmesine ortam sağlarken hem de sorunsuz şekilde çalışabilmesini öngörmüştür.
Çalışma izni ile ilgili bu kanun kapsamında bakanlıkça verilen kararlara, bu kararların ilgiliye tebliğinden itibaren otuz gün içinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına itiraz edilebilecektir. Söz konusu itiraz, bakanlıkça reddedildiği takdirde bu redde karşı idari yargı yoluna başvurulabilir.
Ülkemizdeki yabancı ve dolayısıyla da yabancı işçi sayısının hızla artması, sözleşme özgürlüğü alanındaki yabancılara ilişkin getirilen sınırlamalara uyulması zorunluluğunu doğurmuştur. Nitekim her önüne gelen yabancı, şartları sağlamadan çalışmaya kalksa bu durum da ülke ekonomisi açısından öngörülemeyecek sonuçlar doğurabilir. Bu sebeple de sosyal hukuk devleti ilkesi gereği çalışma alanına ilişkin düzenlemelerin de belirli planlar dahilinde yapılması ve bu anlamda da kanunların emredici hükümlerine titizlikle uyulması gerekir. Nitekim, sözleşme özgürlüğü alanındaki birçok hükmün esneklik payı olabilmekle birlikte yabancılara ilişkin getirilen sınırlamaların konunun hassasiyeti gereği özveriyle irdelenmesi gerekir. Üstelik Uluslararası hukuktan doğan sorumluluk da göz önünde bulundurulduğunda bir yabancının çalışma izni olmadan çalışması, tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Mesela işçi, çalışması esnasında hayatını kaybedebilir. Bu durum da belki de ülkeler arasında sorunlara yol açabilecek neticeler yaratabilir.
İşte tüm bu açıklamalar göz önüne alındığında sözleşme özgürlüğünden doğan bu yasağa, işverence uyulmaması gerek işçi açısından gerek de ülke açısından birtakım olumsuz sonuçlar doğurabilir. Bu sebeple, tüm bu hususların titizlikle değerlendirilmesi ve uygulanması oldukça önemlidir.
ÖZGÜL ŞİMŞEK