Her türden insanla karşılaşmak bir süre sonra insan sarrafı olup çıkmayı sağlıyor. Bunun en iyi örneklerini de İK’cılar yaşıyor. Yüzlerce insanla yapılan iş görüşmeleri, işe alınan çalışanlarla olan iletişim derken artık insanların kapıdan içeri girer girmez nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu az çok anlayabiliyorlar. Bütün bunların yanı sıra, iş dünyasının kapalı kapılar ardında kalan gerçeklerine şahit olanlar da yine insan kaynakları çalışanları.
İK Magazin ekibi olarak İK’cıların dilinden iş dünyasına dair yaptıkları nokta atışı tespitleri derledik.
İşte her birinde kendinizden bir şeyler bulacağınız İK Çalışanlarının Ruhuna Hitap Edecek İbretlik Tespitler
İş güvenliği uygulamaları çoğu zaman…
Bence herkes kendi şirketindeki İK’ya verilen değer kadar konuşmalı. Bizim şirk…
Aday telefonla arandığında; şirketi tanımıyorsa telefondaki yaklaşımı;
Stajyerlere iş öğretmek;
Saha satışta taktir ve ödüllendirme stratejileri;
Çok uluslu şirkette işe alımda her seferinde gelinen nokta; ingilizcesi iyi çok bilmiş adayla, ingilizcesi zayıf görev adamı arasında gidip gelmektir.
Yıllardır görüşme yapıyorum; en beğenmediğiniz yönünüz hangisi sorusuna 3 özellik sayan görmedim. Herkes mükemmeliyetçiliğinden şikayetçi.
Adayın gözünden deneyim seviyesi;
Saha satışçısından yapması/yaptırması istenenler -temsili-
Aday: Yükselme oluyor mu?
İK’cı: Zaten bu pozisyon manager’lığa giden bir pozisyon önümüzdeki dönemde size bağlı bir ekip…
Elektrikler gidince şirketi gezen İK’cı: Meğer lojistik müdürü ne kafa adammış yaa…
Kötü şirket yoktur; az İK vardır…
Turnover baskısının İK’cıyı getirdiği nokta -temsili-
Türkiye’de employer engagement;
Yönetici olmanın ilk kuralı; ekibine neyi, nasıl söyleyeceğini iyi bilmelisin. Yoksa Nevizade’de sohbete konu olursun.
Terfisinin bir sonraki döneme kaldığını öğrenen y jenerasyonu;
Adayın ücret beklentisi daha görüşmenin başında patlayınca formaliteden birkaç soru sorup adayı gönderme telaşı;
Sen buna CV’mi diyorsun?
Beklediği terfiyi alamayan çalışanın İK’cıya yaptığı tripler… Öyle olsun…